Diyanetin Aylık Dergisi Zorla Satılıyor
Diyanet dergisinin az da olsa faydalı olduğunu din görevlilerinin kendilerini geliştirmelerine faydalı olabileceğini düşünüyordum kendi kendime. Çünkü yazılan yazılar kaliteli yazılardı. Prof. Doç. Dr. Gibi payelere sahip uzman kişilerin yazdığı yazılardı. Sonra gecenin bu saatinde (02.26) diyanet dergisini yere göğe sığdıramayan bir yazı görünce yok dedim bu kadar da değil..
Din Görevlilerinden Başkası Almıyor
Derginin dizaynından girip can yoldaşlığına kadar varan bir eksende yazı kaleme almış bir yazar. İyi güzel de bu kadar övdüğün bu kadar değer verdiğin bu derginin diyanet çalışanlarına zorla satıldığını da keşke satır aralarına bir yere ekleseymiş. Normalde bir yazar böyle bir yazıyı kolay kolay kaleme almaz. Çünkü bu yazı tam anlamıyla methiye. Sanki yazmaktan çok yazdırılmışa benziyor. Bu benim kanaatim. Ayrıca madem bu kadar kaliteli bu kadar mükemmel bu kadar şaheser bir eser de zorla satılan, alınmadığında müftü tarafından fırçaların yenildiği gözdağı verildiği bu harika ötesi dergi diyanet çalışanları(zorla alıyorlar) onun haricinde kaç kişi okuyor. Kaç kişi dergiye abone(zorla alanlar hariç). Diyanetin hazırladığı bu dergide yer alan o güzide makalelerin kaçı gündem yaratmış .
Kaç tanesi medyada yer alarak insanların çözüm beklediği dertlere problemlere çözümler sunmuş. Ya da sunduysa da bunların % kaçı akademik üsluptan sıyrılıp halka hitap edebilmiş.
Acaba Kur’an’a Bu Kadar Değer Veriyor Mu
At gözlüğüyle bir meseleye yaklaşmak budur herhalde. Diyanetin o (zorla) satılan dergisinin iyi yanlarını görüp kötü yanlarını görmemezlikten gelerek eksiksiz ve mükemmel göstermek de neyin nesi. Kime yaranmaya çalışıyorsunuz. Yazıyı okurken dedim ki acaba Kur’an-ı Kerim’e bu yazar ne kadar değer veriyor. Yahu bu yazıyı Kur’an için yazsa bu kadar yazabilir bir insan.
Diyanet Zorla Sattığını İnkar Eder
Ama Diyanet’ten hiçbir yetkili çıkıp da demez ki biz bu dergiyi zorla satıyoruz. Zorla satmayın hocalarım. Madem bu işe bu kadar emek veriyorsunuz bu kadar insan bu deriginin dizaynında ve yazımında çalışıyor kaliteli bir dergi yapın da herkes görsün. Yayınladığınız dergideki haberler sadece (zorla sattığınız) din görevlilerin evlerindeki kıytı köşelerde kalmasın. Mütfülüklerde alınmadığı için(çünkü din görevlilerinin % 40 bu dergilerin parasını verir ve dertten kurtulur gerisi önemli değildir, önemli olan parayı vermiş olmaktır) eskimiş bir kağıt parçası olarak kalmasın.
Aynı Cümle 4 Farklı Şekilde Söylenerek Bir Paragraf Oluşturuyorlar
Bu derginin dizaynına grafik tasarımına dahi eleştiri getirilebilir ama o konuda bir haftalık haber dergisi gibi olmasını da beklemiyoruz ancak içerdiği meseleler geçen ay tartışılan meselelere çözümler göstersin daha önemlisi öngörü sahibi yazarlar tarafından yazılarla ileriye ışık tutsun. Ortaya çıkabilecek meselelerle ilgili şimdiden uyarılarda tavsiyelerde bulunsun. Öyle akademik dille aynı cümleyi 4 farklı şekilde kurarak bir paragraf oluşturmanın derdine düşmesin insanlar. Öz olsun makaleler. İnsanlar bir kere okuduklarında akıllarında kalsın. Bu dergideki makaleleri DİA’ya (Diyanet İslam Ansiklopedisi) madde yazar gibi değil derdini anlatan bir Müslümana derdinin çaresini söyler uslubunda olsun. İlk paragraflarda dergiyi eleştirdik ama burda en azından eksiklerini gidermesi için de çözümler üretmeye çalışıyoruz. Hoş ne diyanet kurumunu yönetenler ne de dergiyle ilgilenenler için bu tarz eleştiriler görünmez bile görünmemelidir. Ancak öyle aşağıda vereceğim methiyeler ise etfara gülücükler saçarak dağıtılır gösterilir. Diyanetin ve Türkiye’deki dindarların en büyük düşmanı Ergenekondan sonra bu kurum içindeki vesayetçi, yenilik karşıtı, torpilci, adaletsiz, memur zihniyetli(irşad zihniyetinden uzak anlamında) insanlardır.
Biz görevimizi yaptık. Eksiklerini de artılarını da yazdık.
Siteyle İlgili Not: Tarafsızlıktan adaletten objektiflikten dem vuran bu sitenin Diyanethaberler/Dinihaberler Diyanet’e bu kadar yaranmaya çalışmasının cümlenin başındaki kavramlarla alakası yok. Ya o kelimeleri kavramları kullanmayacaksın, kullanıyorsan da gereğini yapacaksın.
Ayrıca gecenin bu saatinde yazımı kabul eden site editörüne de teşekkür ediyorum.
Selam Ve Dua İle
Büşra Betül
İlgili Yazıyı Aynen Aktarıyorum
Can dostuma
Ey el çantamdan hiç eksiltmediğim, bulduğum her fırsatta göz attığım ve satır satır okumaya çalıştığım can dostum!…
Her müftülüğe uğradığımda sormadan, aramadan geri dönmediğim…
Sohbet ve vaazlarımın konusuna geçmede fikrini almadan karar vermediğim danışmanım…
Çoğu zaman bana yeterli kaynak olan kılavuzum…
Sevdiklerimle buluşturan sevgi köprüm…
Bütün bu saydıklarım senin için az bile; çünkü sen, benim ihtiyacım olan her mevzuda beni donatıyor ve doyuruyorsun. Gündem hakkında bilgilendiriyor, yoluma ışık oluyorsun. Sen benim el kitabım, cep rehberimsin. En güzel baskı ve dizginle elimin altındasın. Bana ne kadar yakınsın.
Ama bundan sonra sen benim gözümde çok daha kıymetlisin. Senin hiçbir sayını kaçırmadan takip etmeliyim. Hatta sıralayarak topladığım bütün sayılarını ara sıra gözden geçirmeliyim. Yıl yıl ciltletip kütüphanemin en güzel köşesinde seni görmeyi arzu ederim. Sen benim gözümde bir kat daha kıymetlendin.
Yani bunun farkına vardım…
Şöyle ki; 22 haziran günü erkenden Başkanlığa ziyaret için gittiğimde tamamen tevafuk olacak bir tanıtım programına katılmak nasip oldu. Senin 250. sayın münasebetiyle bir kutlama tertiplenmişti.
Bu toplantıda o kadar çok şey öğrendim ki; yoksa 1968 yılında Diyanet Gazetesi olarak yayın hayatına başladığından bu yana çektiğin çileleri, geçirdiğin merhaleleri nereden bilecektim!
Bize ulaşabilmen için verilen bunca emekleri nasıl düşünebilirdim. Ya çalışan o kadar insanın gayret ve aşklarını hiç hayal edebilir miydim? Senelerdir sana emeği geçen o emektarları nasıl tanıyacaktım…
Ne kadar duygulandım bilemezsiniz. Özlediğim ve hasret duyduğum o topluluğu, o tabloyu size nasıl anlatayım. Şöyle ki; 1968’den başlayarak, ilk çıkarılmasına nasıl karar verildiği, bir gazete, bir tebliğler dergisi şeklinde her 15 günde bizlere hangi zorluklarla ve sıkıntılarla ulaştırıldığını iki eskimez Başkan Lütfi Doğan Hocalardan dinlemek, o çok ilerlemiş yaşlarına rağmen gençlerin yanında onlarla duygularını, duyarlıklarını paylaşmak… Âdeta tarihî bir yolculuk, tarihe bir yolculuk yapmak…
Bu hizmete emeği geçmiş Tayyar Altıkulaç, M. Said Yazıcıoğlu Hocalarımız hep o ortamda… Onlarla canıgönülden kucaklaşmak…
Dini Yayınlar Genel Müdürü Yüksel Salman Hocamızın gayet öz ve ilmî olarak seni ve senin çıkarılış gayeni, yapılan mutfak çalışmalarını bize anlatması…
Arkasından eskimez yayın müdürü Hamdi Mert Hocamızın hikmetli ve ibretli hatıraları…
Hangi birini anlatayım…
Gördün mü can yoldaşım, sana olan yakınlığımın daha da artmasının sebebini, seni ne kadar çok sevip, sahip çıkmam gerektiğini?
Rabbim bana bunları en güzel şekilde duyurdu. Seni, artık okurken de sevdiklerime hediye ederken de daha dikkatli ve hürmetkâr olacağım. Hepsinden önemlisi ben artık senin yalnız okurun değil, yazarın da olmak istiyorum. Bunu kendime bir vazife addediyorum.
Bir okur köşesi olursa, ayda bir kere seninle ve senin kıymetli okurlarınla duygularımı paylaşmak, sesimi onlara duyurmak isterim. Bu benim en büyük duamdır. Kıyamete kadar bu yayın çizgisinde insanlığa ve milletime hizmet etmeni yüce Rabbimden dilerim.
Allah’a emanet ol…